Connect with us

GÜNDEM

Özersay’dan Ertuğruloğlu’na destek!

Published

on

HP Genel Başkanı Kudret Özersay, BM’nin KKTC ve ara bölgede yürüttüğü faaliyetler için KKTC’nin de rızasını alması gerektiğini söyledi. Özersay, “Haklı bir taleptir” dedi.

HP Genel Başkanı Kudret Özersay’ın açıklaması şu şekilde:

 

Aşağıda yazacaklarımdan isteyen beğendiğini cımbızla alıp, beğenmediğini görmezden gelecek, biliyorum ama meseleye akıl ve mantık çerçevesinde ülke menfaatini düşünerek artıları ve eksileriyle birlikte, bütünlüklü bakmamız gerektiğine inandığım için yine de yazıyorum. Kenarını, kıyısını değil bütününü değerlendirin lütfen:

1) Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) görev süresinin uzatılması ve KKTC’de ve ara bölgede yürüteceği faaliyetler konusunda Kıbrıs Türk tarafının da RIZASININ alınması gerektiği argümanı HAKLI BİR TALEPTİR. Geçmişte benim de dışişleri bakanlığı yaptığım dönemde ve başka siyasi görüşleri farklı bazı başka dışişleri bakanları döneminde de BM nezdinde dile getirilmiş olan bir taleptir. Örneğin siyasi görüşleri farklı da olsa önceki Cumhurbaşkanları döneminde de, özellikle BM’nin görev süresi uzatılırken Kıbrıs Türk tarafının da RIZASI alınmadığı için tepkiler gösterilmiş, mektuplar yazılmış ve BM’nin bu yaklaşımını yadırgayan ve eleştiren resmi açıklamalar yapılmıştır (Cumhurbaşkanlığı sözcülerinin resmi açıklamaları internet ortamında mevcuttur dileyen bakabilir).

2) Kıbrıs Türk tarafının bu tezinin asıl dayanağı 2000 yılındaki Birleşmiş Milletler Brahimi Raporu’dur. BM barış gücü operasyonlarının 1990’lı yıllarda önce Ruanda’da, daha sonra Srebrenisa’da (Bosna-Hersek) soykırıma varan katliamları önleyememesi ve yaşanan ciddi başarısızlıklar ertesinde BM Genel Sekreteri bir panel oluşturur, dönemin Genel Sekreter Yardımcısı Lakhdar Brahimi’yi bunun başına getirir ve BM barış gücü operasyonlarının başarısızlık nedenleri, daha iyi çalışması ve işlevlerini daha etkin şekilde yerine getirmesi konusunda bir çalışma yapmasını ister. Hazırlanan rapor sonradan Brahimi Raporu olarak anılır. Bu raporda, uluslararası uyuşmazlıklarda BM barış gücü operasyonlarının başarılı olabilmesi için UYUŞMAZLIĞIN BÜTÜN TARAFLARININ RIZASInın alınmasının önemine dikkat çekilmektedir. Öte yandan raporda yer alan tavsiyeler BM Güvenlik Konseyi tarafından memnuniyetle karşılanıp onaylanmış olmasına ve Genel Kurul tarafından da not edilmiş olmasına rağmen tam anlamıyla bağlayıcı bir belgeye dönüştüğünü söylemek güçtür. Bu nedenle yaslandığımız argüman hukuki olmaktan ziyade siyasi ve BM örgütünün tecrübeleri temelinde şekillenen ve kurumsal anlamda desteklenen bir argümandır.

3) Rızanın alınması, “tamam sen BM barış gücü olarak Güvenlik Konseyi’nin sana verdiği görevleri kafana göre yerine getir, rızam vardır” anlamında değildir. Bu rıza bu barış gücü askerlerinin özellikle KKTC’de yürütecekleri faaliyetleri hangi şartlarda yapacakları, bunu yaparken hak, yetki ve sorumluluklarının ne olacağı bir antlaşma ile düzenlenmelidir. Bu antlaşma, klasik bir antlaşma şeklinde olmak zorunda da değildir, bir mektup teatisi ya da mutabakat muhtırası (memorandum of understanding) şeklinde de olabilir. BM barış gücü operasyonları için bu güçlerin statüsünü belirleyen anlaşmalara SOFA denilir, yani Status of Forces Agreement.

4) Bugüne kadar haklı olarak gündeme getirdiğimiz ve talep ettiğimiz “bizim de rızamız alınmalı, bizimle de bir anlaşma yapılmalı, statüleri, hak ve yetkileri belli olmalı” noktası hem ilkesel, hem de pratik bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktaydı. İlkesel çünkü uyuşmazlığın sadece bir tarafı ile anlaşan, sadece onun rızasına başvuran BM barış gücü tarafsızlığını koruyamaz ve uyuşmazlığın taraflarından birisini bu konularda yok sayarsa bu durum uygulamaya yanlı, taraf tutan tavırlar olarak yansıyabilirdi ki yıllardır da bunlar yaşanmıştı. Pratik bir ihtiyaçtan kaynaklanıyordu çünkü ülkenizdeki askeri güçlerin görev, yetki ve sorumluluk alanları belirlenmezse, statüleri ve hakları belirlenmezse sıradan bir trafik kazasında ya da kavga benzeri bir olay yaşandığında hangi hukuk kurallarının uygulanacağı, hangi mahkemelerin yetkili olacağı bilinmez ve pratikte ciddi sorunlar yaşanabilir. Yıllardır yeşil hattın belirli noktalarında, Karpaz ve Koruçam’da yürüttükleri kim operasyonların uygulanmasında, KKTC’de bulunan kimi BM kamplarının kentlerin merkezinde kalmaları nedeniyle yarattıkları sorunlarda hep yaşadık (en basit örneği Mağusa’daki kampın şehrin merkezinde eğreti bir noktada sıkışıp kalmış olmasında, oraya uzun yıllar helikopter inip kalkmasında ve benzeri konularda görülebilir).

5) Bu dönemde ortaya konulan “bizim de rızamızı alın, bizimle de bir antlaşma yapın” talebi önceki dönemden farklı olarak KKTC’nin tanınma talep etmiş olmasıyla ve egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü duruşuyla ilişkilendirilmiş gibi görünmektedir. Olumlu ya da olumsuz anlamda söylemiyorum ama BM Barış Gücü ile yapılacak olası bir anlaşma üzerinden STATÜ ELDE ETME yaklaşımı ortaya konulmuş ve bu açıkça dile getirilmiştir. Buradaki sıkıntı şudur: BM pratik bir ihtiyaçtan ve Brahimi raporundaki temel prensipten ötürü (yani uyuşmazlığın tüm taraflarının rızasının alınması) KKTC sivil ya da askeri yetkilileriyle bir anlaşma yapacaksaydı da bu saatten sonra bunu yapması çok daha zorlaşmış durumdadır. Çünkü artık ilkesel bir nedenle ve pratik bir ihtiyaçtan ötürü bu anlaşmayı yapmaya yönelse, buna Kıbrıs Türk tarafı artık bir “tanıma, statü yükseltme” anlamı yüklendiği için, gerçekleşme ihtimali de azalmıştır diye düşünüyorum.

6) Eğer gerçekten “TUTARLI OLMAK İÇİN” bu adım atılıyorsa ve “artık KKTC’nin tanınması çağrısı yapıyoruz, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü” talep ediyoruz, BM Barış Gücüyle ilişkimizi de artık bu zeminde kurarız diyeceksek, aynı tutarlılığı başka açılardan da göstermemiz gerekmez mi? Yani Garanti Antlaşması çerçevesinde haklı bir müdahale ile adaya gelen ve KKTC’nin ve Halkının rızası ile burada bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin statüsüyle ilgili olarak Garanti Antlaşmasına halel getirmeyecek bir SOFA Antlaşması (status of forces) yapmamız hem tutarlılık hem de genel anlamda KKTC’nin tanınması gereken bağımsız bir devlet olduğu iddiamızın güçlendirilmesi açısından daha iyi olmaz mı? Hem böyle bir antlaşmayla KKTC Anayasası’nın geçici 10. Maddesinin kaldırılmasının da önü açılmış olmaz mı? Bunu, Türkiye’nin garantörlüğünün vazgeçilmez olduğunu düşünen ve TSK’nın Kıbrıs’taki askeri varlığını Kıbrıs Türkünün güvencesi olarak gören birisi olarak söylüyorum. Kıbrıs konusunda ortaya yeni bir siyaset konuluyorsa bunun her açıdan gereğini yaparak, altı doldurularak ve hepsinden önemlisi bir yol haritası belirleyerek ilerlenmesi elzemdir.

7) BM ile bir antlaşma yapma konusunda, özellikle de buna statü kazandıran bir anlam yükleyen son dönem açıklamalarla pek bir ihtimal kalmadıysa ama BM’ye süre verildiyse ve BM Barış Gücünün ülkemizdeki faaliyetleri durdurulacaksa o zaman şu soru akla geliyor: Amaçlanan şey böyle bir antlaşma değil de aslında UNFICYP’in gitmesi midir? Eğer buysa, evet Kıbrıs’ta işlevini önemli ölçüde yitirmiş statükoyu temsil eden bir yapıya dönüştüğü aşikardır UNFICYP’in. KKTC’deki operasyonlarının sona ermesi de dünyanın sonu değildir elbet. Yeniden kutuplaşma yaşamakta olan dünyada BM Güvenlik Konseyi bize ciddi bir tepki gösteremez de diyebilirsiniz. Ancak burada asıl sıkıntı dünyadan gelecek olan tepkiden ziyada Kıbrıs Rum tarafının eline bir koz verilecek olmasıdır. Zaten Rumların kuzeydeki harcamalarından, akaryakıt ve dolayısıyla da vergi kayıplarından rahatsız olan Kıbrıs Rum liderliğine geçiş kapılarını kapatması için bir BAHANE verilecek olmasıdır. Ekonomik olarak zor bir dönemden geçerken, iki taraf arasında giderek artan bir ekonomik aktivite varken geçiş kapılarının kapanması ihtimalini ortaya çıkaracak adımlardan özellikle kaçınmak gerekir. Özellikle de bu dönemde.

8 ) BM’ye verildiği söylenen bir aylık süre sonunda yapılacağı söylenenin yapılmamasının yani UNFICYP askerlerinin eskiden olduğu gibi kKTC’ye geçmeye ve faaliyetlerini yürütmeye devam etmesinin ülkenin dış politikasına be devletin güvenirliğine, itibarına verebileceği zararı ise hiç yazmayayım.

9 ) Haklı olduğumuz bir konuda, hakkımızı elde etmek için uygulayacağımız yöntemin, atacağımız adımın sonuçlarını iyi hesaplamak zorundayız, aksi halde HAKLIYKEN HAKSIZ DURUMA DÜŞEBİLİRİZ. BM Barış Gücü ile rızamızın alınması ve bir ayrı antlaşma yapılması üzerinden bir EGEMENLİK SAVAŞIna girip bir statü elde etmemiz ya da statümüzü bu yoldan, bu konu üzerinden yükseltmemiz pek mümkün görünmüyor, bilakis geçiş kapıları ve benzeri konularda kayıplarımız olabilir.
Yetkili konumda bulunan herkese bu konuyu etraflıca ve tüm olası sonuçlarını iyi hesaplayarak YENİDEN DEĞERLEMDİRMELERİ çağrısı yapıyorum.

 

GÜNDEM

Erdoğan-Miçotakis görüşmesi Rum basınında

Published

on

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis arasında BM Genel Kurulu çerçevesinde yapılan ikili görüşme Rum basınında da yer aldı.

Politis gazetesi, “İyi Bir Ortam ve Vilnius’tan Bir Adım Daha İleri” başlığı altında verdiği haberinde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis arasında New York’ta yapılan görüşmeye yer verdi.

Gazete, Miçotakis ve Erdoğan’ın dünkü görüşmede, son dönemde Yunanistan ile Türkiye arasındaki olumlu ortamın korunması konusuna yoğunlaştıklarını belirtti. Yunan basınında çıkan haberlere göre ise, Yunan hükümetinden bir kaynağın, “Vilnius’tan bir adım öteye gittik ancak Lahey henüz çok uzakta” açıklamasında bulunduğunu aktardı.

Haberde, görüşme sonrası Yunanistan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya da geniş yer verilirken, söz konusu açıklamada, iki liderin görüşmede Kıbrıs sorununa değinip değinmediklerine ise yer verilmediği vurgulandı.

Haber Alithia’da “Miçotakis ve Erdoğan’dan Yol Haritası Anlaşması – Mülteciler Konusunda İşbirliği – Kıbrıs Sorununa Hiç Değinme Yok”; Haravgi’de ise “Yunanistan-Türkiye Yüksek Komisyonu 7 Aralık’ta” başlığıyla yer aldı.

Continue Reading

GÜNDEM

UBP Genel Başkanı Üstel, MYK’yı topluyor

Published

on

UBP Genel Başkanı Ünal Üstel, ülke gündemi, hükümet icraatları ve parti çalışmaları ile ilgili durum değerlendirmesi yapmak üzere MYK’yı bugün saat 17.30’da toplantıya çağırdı.

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve Başbakan Ünal Üstel, UBP Merkez Yönetim Kurulu’nu (MYK) toplantıya çağırdı.

Ünal Üstel, toplantıda, ülke gündemi, hükümet icraatları ve parti çalışmaları ile ilgili durum değerlendirmesi yapacak.

Saat 17.30’da başlayacak MYK toplantısı, Lefkoşa Köşklüçiftlik’teki Genel Merkez’de yer alacak.

Continue Reading

GÜNDEM

TCMB’den dördüncü faiz artışı: “Enflasyon temmuz ve ağustos aylarında öngörülenin üzerinde gerçekleşti”

Published

on

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), bugünkü toplantısında, piyasa beklentilerine paralel olarak politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 500 baz puan artırarak yüzde 30’a çıkardı.

TCMB’den faiz oranlarına ilişkin yapılan duyuruda, Hafize Gaye Erkan başkanlığında toplanan Kurul’un politika faizinin yüzde 30’a çıkarılmasına karar verdiği bildirildi.

Son artışla TCMB yeni yönetiminde dördüncü faiz artışını gerçekleştirmiş oldu.

Anadolu Ajansı (AA) Finans’ın 19 ekonomistin katılımıyla yaptığı ankette 500 baz puan artış beklentisi öne çıkmıştı.

-“Enflasyon temmuz ve ağustos aylarında öngörülenin üzerinde gerçekleşti”

TCMB’den faiz oranlarına ilişkin yapılan duyuruda, Kurul’un dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar verdiği belirtildi.

Enflasyonun temmuz ve ağustos aylarında öngörülenin üzerinde gerçekleştiği aktarılan duyuruda, şunlar kaydedildi:

“Yurt içi talepteki güçlü seyir ve hizmet fiyatlarındaki katılık devam ederken, petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süregelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır. Bu unsurlar, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki (Rapor) tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğine işaret etmektedir. Son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin ise enflasyona önemli ölçüde yansıdığı ve aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüşün başlayacağı değerlendirilmiştir. Kurul, parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle dezenflasyonu 2024 yılında Rapor’daki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıdır.”

Duyuruda, doğrudan yabancı yatırımlar, dış finansman koşullarındaki iyileşme, rezervlerde süregelen artış, turizm gelirlerinin cari işlemler hesabına desteği ve Türk lirası varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin artmaya başlamasının fiyat istikrarına güçlü katkıda bulunacağı belirtildi.

– “Parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecek”

Politika faizinin enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleneceği vurgulanan duyuruda, “Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir.” denildi.

Duyuruda, Kurul’un mevcut mikro- ve makroihtiyati çerçeveyi piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirmekte olduğu kaydedildi.

– “Kurul, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almayı sürdürecek”

Sadeleşme sürecinin etki analizleri dikkate alınarak kademeli olarak devam edeceği belirtilen duyuruda, şu ifadelere yer verildi:

”Bu kapsamda, Türk lirası mevduat payının artırılmasına yönelik düzenlemeler parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmektedir. Kurul, faiz artırımının yanı sıra parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almayı sürdürecektir. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede almaya devam edecektir.”

Duyuruda, Para Politikası Kurulu toplantı özetinin 5 iş günü içinde yayımlanacağı bildirildi.

Continue Reading
Advertisement

Facebook